13 Ekim 2001 Cumartesi

Kulakkolik

Gecenin bir saatinde dehşet içinde uyandım. Birisi kulağımı çekiştiriyordu. Tam Üsküdar ve çevresindeki ilçeleri uyandıracak bir çığlık atmaya hazırlanırken kulağımı küçük kızım Sara'nın çektiğini farkettim. Ben uyurken bu altı yaşındaki velet, çatı katındaki yatak odama tırmanıp yanıma uzanmış, hababam kulağımı çekiştiriyordu.

Her çocuk acayip bir huyla doğuyor galiba. Sara'nın sekiz yaşındaki ağabeyi Selimförneğin, parmak emiyordu. Ama bir değil, iki parmağını birden emiyordu. Diğer parmaklarını yumruk yapar gibi avcunun içerisine katladıktan sonra işaret ve orta parmaklarını birleştirip ağzına sokardı. Sara da, ya ben ya annesi yanına uzanmadan ve ikimizden birinin kulağına yapışmadan uyumuyordu. Onu daha çok ben uyuttuğum için, daha çok benim kulağımı çekiştiriyordu.

Karanlıkta elini hafifçe kulağımdan çektim.

"Uyuyor musun?" diye fısıldadım.

"Çalışıyorum," dedi ve tekrar kulağıma uzandı.

Bir gece -galiba üç yaşında falandı- bir iltifat da aldım bu konuda.

"Senin kulakların anneminkinden daha leziz," dedi Sara.

"Neden?"

"Senin kulakların daha serin."

"Nasıl yani?"

"Annemin kulakları sıcak. Senin kulakların serin."

"Anlıyorum. Ama istersen bunu annene söylemeyelim. Komplekse kapılmasın kadıncağız," dedim.

Gel zaman git zaman, her gece kulaklarım çekile çekile galiba uzamaya başladı veya bana öyle geldi.

"Tatlım," dedim bir gece eşime, her iki çocuğun uyuyor olmasının evde yarattığı sessiz ve dingin atmosferde gevşemeye başlayarak. "Bu çocuğu uyutmanın başka bir yolunu bulamaz mıyız? Kulaklarım çekile çekile Uzay Yolu'ndaki Vulkan'lı Doktor Spok'ınkine benzedi."

Karım başını çevirip bana doğru kısa ve eleştirel bir bakış fırlattı. "Normal kulağı ne yapacaksın" dedi "Zamanla gene kısalır. Çocuğun huzurunu kaçırma şimdi."

Karımdan hayır gelmeyeceğini anlayınca, sorunu kendi yöntemlerimle çözmeye karar verdim. Bir gece, Sara yanıma uzanır uzanmaz kulağıma yapışınca ben de onunkine yapıştım. Sinirli bir biçimde elimi itti. "Mmmm. Harika imiş bu kulak tutmak" dedim, yeniden kulağına uzanarak.

"Çek dedim!" dedi, sinirli bir sesle.

"Ah," dedim kurnazca. "O zaman seninle bir anlaşma yapalım. Sen benim kulağımla oynama. Ben de senin kulağınla oynamayayım."

Sara elini çekti, yüzünü duvara döndü ve canhıraş bir biçimde ağlamaya başladı. "Tamam tamam, vazgeçtim" dedim, elini elime alıp kulağıma götürerek.

Birkaç dakika sonra elinin kulağımdan yanağıma kaymasından, uyuduğunu anladım. Yavaş yavaş kalktım, yanağından öptüm ve aşağıya mutfağa indim.

"Çocukların her şeyi çok çabuk geçiyor," dedi eşim. "Sürdüğü müddetçe tadına varmaya bak. Çünkü kısa bir süre sonra, yaptıkları birçok şeyi bir daha yapmamak üzere bırakacaklar."

EN ÇOK OKUNANLAR