14 Nisan 2001 Cumartesi

Politikacıların proleteri

Tanrılar Sisifos'u cezalandırmaya karar verdiklerinde onu dağın tepesine bir kaya taşımaya mahkum ettiler. Doruğa her vardığında kaya vadiye yuvarlanacak, Sisifos geri dönüp onu yeni baştan tepeye itmek zorunda kalacaktı. Böylece, bu Yunan mitoloji kahramanı, bütün varlığını hiçbir zaman sona ermeyecek ve başarıyla sonuçlanması mümkün olmayan bir çabaya hasretmiş olacaktı.

Bir insana, yaşamını bile bile, abes ve nafile bir çabayla harcatmaktan daha büyük bir ceza verilebilir mi?

Fransız romancı Albert Camus'nün (1913-1960) "Tanrıların proleteri" diye tarif ettiği Sisifos'un kaderi ile Türk halkının kaderi aynıdır. Türk halkı da politikacıların proleteridir. Seçim seçim, kan ter içersinde, (DSP milletvekili Sema Pişkinsüt'ün deyimiyle) "avam, cahil, taşralı" milletvekilleriyle ve çalıcı, çağdışı, beceriksiz bir siyasi yapıyı doruğa taşımakla geçiyor ömrü. Yuvarlanıyorlar aşağıya; devalüasyonları, enflasyonları, yolsuzlukları ve gerzeklikleri ile birlikte ve milyonlarca insanın, onyıllarca biriktirdikleri uçup gidiyor.

Şimdi, hep birlikte, kayayı yeniden tepeye taşımak üzere vadide toplanmış bulunuyoruz.

Bunları düşünürken uçağım Türkiye'nin üzerinden geçiyor. Son Osmanlı son kolonisi. İçinde kuşların ötüştüğü ormanların, alabalıklı nehirlerin, yağmur izli bakır platoların; kimleri korumak için yapıldığı unutulmuş kalelerin, denizinde Büyük İskender'in askerlerinin yüzdüğü kumsalların, Aristo'nun ders verdiği agoraların üzerinden geçiyoruz.

Türkiye'nin toprakları üzerinde, neolitik devirlerden başlayarak, 65 bin tarihi eser ve kalıntı olduğu söylenir.

Bundan yüzlerce yıl sonra arayanlar, Türkiye'ye bu çöküntüyü armağan eden 1960 - 2000 politikacılarının hangi eserlerini bulacak? Rejimlerinde hangi sanat eserleri yaratıldı, hangi heykeller dikildi, dünyayı etkileyen hangi fikir akımları gelişti?

Sisifos'un mitolojik mesaisi hiç sona ermeyecek. Ama bizim için durumun aynı olmasını gerektiren bir neden yok. Sisifos'a tepeye kaya sürükleme cezasını tanrılar kesti; biz kayayı tepeye taşıma cezasını kendi kendimize verdik.

Hırsızlar, yeteneksizler ve taşra kafalılar tarafından yönetilmenin kaderimiz olduğunu düşünüyoruz. Oysa hastalık da, tedavisi de bellidir. Yüz yıl önce, şimdi Avrupa'nın en hızlı kalkınan ülkesi olan İrlanda'da insanlar açlıktan ölüyorlardı. İsveç ve Norveç sefalet içinde idi. Japonlar'la Almanlar, bizimkinden de büyük felâketlerden süratle çıkmasını becerdiler. Daha erken zamanlarda Singapur, Üçüncü Dünya'dan Birinci'ye terfi etmeyi becerdi.

Türkiye ileriye gitmeye başlamak için önce, bütün aktörleri ile birlikte, bu siyasi yapıdan kurtulmalıdır. "On beş günde on beş yasa," eşiği çok gerilerde kaldı. Elli beş yasa çıkarsalar, yıktıkları güveni yeniden tesis etmeleri mümkün değil. Çünkü herkes biliyor ki, gene en beklenmedik anda siyasiler gemiyi kayalara bindirecekler.

Siyasi sistem çöküntünün çaresi değil, nedenidir. Bunu anlayıncaya kadar kayalarınızı dağın tepesine taşımaya devam edeceksiniz. Kolay gelsin.

EN ÇOK OKUNANLAR