29 Ocak 2002 Salı

Klasik bir filmin fragmanları

Klasik bir filimin fragmanlarını yeniden görmeye başladık.

Küçük gruplar şurada burada Kürtçe dilinde eğitim için nümayiş yapıyorlar. Gösterileri izinsiz olduğu için polis tarafından dağıtılıyor. Coplananlar. Saçlarından sürüklenen kadınlar. Çığlıklar. Süklüm püklüm genç insanların DGM tarafından tutuklanması.

Sonra malum insanların, malum argümanları, malum mekânlardan -otomatiğe bağlanmış bir radyo istasyonu gibi- yayınlanmaya başlıyor: "Bunlar adam olmayacak! Taktik değiştiriyorlar! Kürtçe eğitim ayrılık yolundaki ilk adım! PKK siyasileşiyor! Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan bölmeye çalışanlar var!"

Filmin son bölümünde, her zaman olduğu gibi serteşme ve sessizlik olacak. Strateji Mori'nin yeni bir araştırması Türkiye'de yaşayanların yüzde 32,2'sinin Kürtçe konuştuğunu gösteriyor.

Ama Türkiye Kürtçe konusundaki politikalarını en ekstrem uçların davranışlarına göre şekillendirmeye devam ediyor.

Sokakta birkaç yüz kişi gösteri yapıyor. Onların davranışı "Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan bölmeye çalışanlar var!" şeklinde değerlendiriliyor.

Politikalar sokağa dökülmeyenlerin sessizliğine göre değil, sokaktakilerin gürültüsüne göre tanzim ediliyor. Ama sokaktaki insanlar toplamın yüzde kaçıdır? Kaç kişi Kürtçeyi bölünmenin ilk adımı olarak görüyor? Ve PKK, istediği kadar uğraşsın, etkin bir siyasi güç haline gelebilir mi?

Eğer Kürt kökenli insanların tümü Abdullah Öcalan'n peşine düşmüş olsaydı Türkiye Somali'ye dönebilirdi.

Öcalan'ın başarılı olmamasının nedeni, ona karşı etkin bir savaş verilmiş olması kadar, Kürtler'in çok küçük bir bölümü tarafından desteklenmiş olmasıdır. Bunun bir anlamı, değeri ve sonucu olmalı.

Kürtler'in ezici bir çoğunluğu, mutluluk ve refahı Türkiye hudutları içinde kovalamak istiyor. O zaman Türkiye'nin politikalarını teröristlere ve nümayişçilere (nümayiş yapmanın nesi kötü, o başka mesele) göre değil bunlara göre formüle etmesi gerekmez mi? Çünkü aksi bir mantıksızlıktır.

Hiçbir şeyin değiştiremeyeceği bazı gerçekler var. Şiddet, sertlik, kör milliyetçilik, duyarsızlık, demagoji çözüm değildir. Olsaydı, Cumhuriyetin ilanından bu yana her 15-20 yılda bir, her biri bir öncekinden daha uzun, kanlı ve yıkıcı başkaldırı yaşamazdık.

Neden bizim yaşadıklarımızı çocuklarımızın da yaşayacağını neredeyse garanti eden politikalarda ısrar ediliyor?

Her nesil ille bu acıyı en az bir defa yaşamak mecburiyetinde mi?

Sertliğe alternatif yok mu?

24 Ocak 2002 Perşembe

Kaptanını kurtaran gemi

Diyanet İşleri Başkanı, Müslüman ülkelerin neden geri kaldığına dair bir tartışma başlatılması için çağrıda bulundu. Çağrıyı, entelektüel güreşlere ve kafa tutmalara alışkın olmayan Türkiye, bir ölüm sessizliği ile yanıtladı.

Ama herkes sessiz kalmadı. 11 Eylül terörünün ardından, Müslüman-Hıristiyan uçurumu, batı medyası ve entelektüel dergilerinin uzun zaman birinci gündem maddesi oldu.

Neden Müslüman ülkeler Hıristiyan ülkelerin arkasında nal topluyor?

Bu her zaman böyle değildi.

Başlangıçta Müslümanlar Yunan ve Roma uygarlığının entelektüel ürünlerinden de yararlanarak büyük bir uygarlık kurdular. Dokuz ile 13'üncü yüzyıllar arasında dünyanın en güçlü ordularına sahiptiler. On beşinci yüzyıldan başlayarak takat tükenmeğe başladı.

Önce Batı'ya ayak uydurulamadı, sonra geride kalındı ve sonunda Batı'nın hakimiyeti altına girildi. Batılılar 19'uncu Yüzyılda Müslüman topraklarına sömürge kurmaya başladı.

Yirminci yüzyılda Müslümanlar sadece Batılılar'ın değil Güneydoğu Asya'da yaşayan, çoğu Budist inançlı ülkelerin de gerisinde kaldı.

Arap ülkelerinin petrol dışındaki toplam ihracatı Finlandiya'nınkinden fazla değil.

Elime geçen son Business Week dergisinin 'kitap' sayfasında bu konuyu inceleyen bir yapıta rastladım.fProfesör Bernard Lewis, Diyanet İşleri Başkanı'na yanıt verir gibi, 190 sayfalık bir kitap yayınlamış: What went wrong? (Hata Nerde?)fKitabı hemen ısmarladım. Çünkü ülkeler arasındaki refah ve uygarlık farkı ilgimi çekiyor.f

ABD neden İsviçre'yi bombardıman etmiyor? Neden Osmanlılar yedi yüzyılda hiç filozof ve kâşif yetiştirmedi?fNeden Ay'a biz gitmedik? İnterneti biz keşfetmedik? Hubble teleskopu bize ait değil? İlk kalp nakli ameliyatını yapmadık? Neden Müslüman ülkeler demokratik değil?

Çünkü, diye cevaplıyor Lewis, Batı toplumu fertlere daha çok özgürlük ve yaratıcı olma olanağı tanıyor. Kadınları zincire vurmamış. Din ile devlet işleri ayrı. Müslüman ülkeler gibi birer açgözlü ve despot yönetici yetiştirme kuluçkası değil.

Geri kalan Müslüman ülkeler arasında Türkiye de var. Görkemli (veya sözde görkemli) Osmanlı İmparatorluğu'nun, ardında Anadolu'da sefil bir üçüncü dünya ülkesi bırakmış olması akıl almaz, açıklanmamış bir paradokstur.

Mutlakiyetin Batı'da başlayan çözülmesini Müslümanlar (ve Türkler) hiçbir zaman yaşamadı. Din ve devlet ortaçağda olduğu gibi bir baskı ve cahil-tutma aracı olarak kullanılmaya devam ediyor. Müslüman devletler onları meydana getiren halkların değil bu halkları yönetenlerin ekonomik çıkarlarını tatmin etmek üzere örgütlenmiş. Batı'da gemisini kurtaran kaptan. Doğu'da gemi kaptanı kurtarıyor.

What Went Wrong?

Western Impact & Middle Eastern Reesponse

Bernard Lewis. Oxford $23

EN ÇOK OKUNANLAR