11 Şubat 2001 Pazar

Beyaz gömlek ve pantolon giydik

"İktidara geldiğimiz 1959 yılında temiz bir hükümet olmak üzere yola çıktık."

Yoksul bir Uzakdoğu adası olan Singapur'u 35 yılda dünyanın en zengin birkaç ülkesinden biri yapan ve bunu rüşvet ve yolsuzluklardan uzak bir düzen içinde gerçekleştiren Lee Kuan Yew'ün otobiyografisinin "Hükümeti Temiz Tutmak" bölümü bu cümle ile açılıyor.

Singapur PricewaterhouseCoopers tarafından hazırlanan Bulanıklık Endeksinde, son sırada -yani rüşvet ve yolsuzluğun en alt düzeyde olduğu- ülke. Türkiye ise Çin ve Rusya'nın ardından üçüncü durumda. Yani rüşvet ve yolsuzluğun en yaygın olduğu üç ülkeden biri.

"Asya'daki birçok liderin açgözlülüğü, yolsuzluğa bulaşmışlığı ve çürümüşlüğü midemizi bulandırmıştı," diye yazıyor Yew. "Ezilen halklarını kurtarmak için özgürlük savaşı verenler onların servetlerinin eşkıyası olmuşlardı. Yönettikleri toplumlar geriye gidiyordu...

"Bizlerde, temiz ve etkin bir yönetim kurmanın misyonumuz olduğu konusunda derin bir inanç vardı. Kişisel yaşamımızda ve yönetici olarak davranışlarımızda egemen olacak olan temizlik ve dürüstlüğü sembolize etsin diye Haziran 1959'da şehir idare kurulunda görev yemini yaptığımız gün hepimiz beyaz gömlek ve pantalon giydik."

Yew rüşvetle savaşmanın dürüst liderlerden başladığına inanıyordu. Ardından etkin yasalar ve kurumlar gelecekti.

İşe, 1952'de İngilizler tarafından kurulan (Singapur bir İngiliz sömürgesi idi) Yolsuzluk Araştırma Bürosu'nu güçlendirmekle başladı. Rüşvetle mücadele yasalarını ele aldı ve rüşvet tanımını "en ufak bir hediyeyi bile" içerisine alacak şekilde genişletti. Polisi yolsuzlukla mücadelede olağanüstü otorite ile donattı. "Nereden Buldun" kuralının tanımını genişletmek, yaptığı en büyük değişiklikti. Kazancının üstünde bir yaşam tarzı sürmek veya ev ve araba sahibi olmak rüşvet ve yolsuzluktan yaralanmış olmanın karinesi kabul edildi. (Hatırlayacaksınız. Türkiye de bunu yapmaya çalıştı ama rüşvet ve yolsuzluktan yararlananların baskısı ile vazgeçti.) Cezalar arttırıldı. Tanıklık yapmak için Yolsuzluk Araştırma Bürosu'una çağrılıp gelmeyenlere hapis cezası kondu. Hükümet, bakan bile olsa, rüşvet ve yolsuzluğa karışan hiç kimseye kanat germedi. Bir inşaat şirketinden rüşvet aldığı kanıtlanan bir bakan intihar etti.

"Rüşveti ortadan kaldırmak için yüksek ahlaki değerler, güçlü inançlar ve karalılıkla yola çıkmak kolaydır," diye yazıyor Yew. "Ama eğer liderler yasaları çiğneyen istisnasız herkesif cezalandırmak konusunda güçlü ve kararlı değillerse bu iyi niyetleri gerçeğe dönüştürmek zordur. Yolsuzluk Araştırma Bürosu'nun korkmadan, kimsenin kayrılmayacağını bilerek, çalışmasının sağlanması gerekir."

Türkiye rüşvet ve yolsuzluğu önlemeden kalkınamaz. Bunun için istisnai kahramanlar yetmez. Kurumlar ve yasal altyapı gerekir. Hükümet'in bu kurumları kurmaya veya yasaları yapmaya hazırlandığına dair en ufak bir ipucu yoktur.

Kendileri rüşvet almayan siyasiler, rüşvet ve yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele etmedikleri müddetçe rüşvet alanlar kadar kabahatlidirler.

Beyaz pantolon ve gömlek giyecek yöneticilere ihtiyacımız var.

5 Şubat 2001 Pazartesi

Tek ayaklı homoseksüel cüce zenciler

Yolsuzluk bir tür ahlaki güneş tutulmasıdır.

Bu tutulma nedeniyle Türkiye, on yıllardır, ölü bir sokak köpeği gibi üzerine uzanmış bir gölgenin altında yaşıyor.

Türkiye'deki yolsuzlukların büyük bir bölümü -çok büyük bir bölümü- ihale yasasından kaynaklanır. Çok basite indirgeyerek, olgu şöyle anlatabilir.

İdare -buna Bayındırlık Bakanlığı diyelim, çünkü bu sistem en çok onu ilgilendiriyor- bir iş yaptıracağı zaman yasa ona iki seçenek tanıyor.

Birincisi, ihale açıp işi en ucuz teklifi sunan şirkete vermektir.

İkinci seçenek, yapılacak işin "özelliği" olduğuna karar vermekle başlar.

Yapılacak işin "özelliği" varsa, "ihtisas" gerektiriyorsa, ihale açmaya gerek yoktur. Örneğin, Bayındırlık Bakanlığı tek ayaklı, homoseksüel cüce zenciler için uzun atlama pisti inşa ettirmeğe karar vermiştir. İşin "özelliği" vardır çünkü her inşaat şirketi tek ayaklı, homoseksüel cüce zenciler için uzun atlama pisti yapacak ekspertize sahip değildir. İş ihtisas gerektirmektedir. Bu koşullar altında, Bayındırlık Bakanlığı, arşivlerinden tek ayaklı homoseksüel cüce zenciler için uzun atlama pisti yapmakta uzmanlaşmış şirketleri çıkarır ve sadece onları ihaleye davet eder.

Bu, işe keyfilik unsuru ithal eden bir uygulamadır. İşin özellik arzedip arzetmediğinin tek hakemi bakanlıktır. Davet ettiği şirketlerin gerekli ihtisasa sahip olup olmadığının yargıcı da bakanlıktır. Bakanlık istediği şirketleri davet eder. Bunlar arasında istediğine işi verir.

Bayındırlık Bakanlığı'nin ihale ettiği işlerin büyük bir bölümü -çok büyük bir bölümü- bu ikinci seçenek çerçevesinde yapılır. Çünkü, nedense, ihale edilen işlerin tamamına yakın bir bölümünün özelliği vardır ve bu işler ihtisas gerektirir. Türkiye'de her şey tek ayaklı, homoseksüel cüce zenciler için inşa edilir.

Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Bayındırlık Bakanlığı'nın kontrata bağladığı işlerin ne kadarının ihale yoluyla ne kadarının bu yolla yapıldığının listesi rüşvet tarihçileri için ilginç bilgilerle doludur. Ama böyle bir listeyi size kimse vermeyecektir.

Oysa ihale yasasını değiştirerek yolsuzluk ve rüşveti azaltmak, hiç olmazsa azaltmayı denemek, mümkündür. Yolsuzluğu önlemenin birinci adımı yasal alt yapının sağlam olmasıdır.

O zaman, Bayındırlık Bakanı'na sormak lazım. Yıllardır raflarda bekleyen ihale yasa tasarısı nerede? Neden acilen yasalaşması için gayret sarfetmiyor?

Bu soruların cevabı, esasında, açıktır. Türkiye temizlenmeye daha karar vermedi. Seyrettiğimiz bir temiz eller operasyonu değildir. Temiz ellerle kirli eller arasındaki bir bilek güreşi izliyoruz.

Kupayı kimin eve götüreceği daha belli değil. Ölü sokak köpeği gibi üzerimize uzanmış bir gölgenin altında yaşıyoruz hâlâ.

EN ÇOK OKUNANLAR